Monday, March 01, 2010

• 1.3.2010 - - Domates kavgası. :)

Merhabalar herkese.
Biliyorum haklısınız bayağı bir süredir esemesler dışında buraya ve diğer yerlere gazete olsun, dergi olsun hiç bir yere yazı yazmıyorum.

Mazaret uydurmayı sevmiyorum, o yüzden böyle oldu, şöyle oldu demekte istemiyorum. Bugün öylesine bir yazı yazdım ve bunu sizlerle paylaşmak istiyorum.
Öncelikle bu yazımın tüm kahramanlarına selam olsun.
...
Geçenlerde gazete de bir haber okudum. Haberi görünce yıllar öncesine gittim ben. YILLAR ÖNCESİ Bir gün eski oturduğumuz mahalle olan Bostancı Civciv mahallesindeyiz. Mahalleden arkadaşlarla (Kör Hasan, Vahap, Katır Hakan, Burunkıl Tuncay, O 1 İlhan, Rahmetli Kurtlu Yaşar ve daha bir çok arkadaşımız)
Civciv mahallesinde tam göbeğinde Fikri Bakkalın önünde usulce oturuyoruz. Bir yandan çekirdek çıtlatıyoruz, bir yandan da aramızda muhabbet ediyoruz. Bir süre sonra yanımıza Bostancı Sabit Pazarda kasaplık yapan abimiz Düreyya abi geldi. Bize dönerek, çocuklar dedi size şey ayarladım. Biz de süratle ona dönüp ne ayarladın bize abi? Kavga ayarladım dedi. Böyle diyince biz güldük tabii. :) Düreyya abimize bak ya, bize kavga ayarlamış. Kavga ayarlanır mı ya hiç? Sonra baktık ki, Düreyya abimiz gelişmeleri detaylı-detaylı anlatmaya başlıyor.
Düreyya abi : Bu kavga başka kavga ama çocuklar. Yapacağımız kavga domates kavgası. İlk defa böyle bir şey duyduğumuz için heyecanlı bir şekilde dinlemeye başladık.
Düreyya abi : Biz Bostancı’nın çocukları, karşı tarafta Küçükyalı'nın çocukları. Eğlencesine kavga yapacağız. Her bir şeyi organize ettim ben. Domatesler, kavganın yeri gibi. Düreyya abi bu konuda çok ciddiydi. Domates kavgası adı verilen bu kavga Bostancı ile Küçükyalı sahilin tam sınır olduğu yerde olacak ve kavganın kuralı gereği bizler birbirimize sadece domates atacaktık. Düşündüğümüz zaman bu inanılmaz bir şey olacaktı.
Beklediğimiz kavga günü gelmiş çatmıştı. Ve biz o güne hazırlanmıştık. En yırtık pırtık, en temiz olmayan kıyafetlerimizi giymiş, evlerimizde annelerimize, babalarımıza, büyüklerimize hiç bir haber vermeksizin fıymıştık. :) Fıymıştık dedim de, fıymak ne acayip bir kelimedir ya, uzun zamandır da kullanmıyordum bak. :) Kullanayayım bak arada sırada. Fıymak. :)) En sonunda Bostancı sahilde, kasa-kasa domateslerin yanındaydık. Arkadaşlarla birbirimize bakıp-bakıp gülüyorduk. Hala inanamıyorduk böyle bir şey olacağına. Önümüzde yer alan Düreyya abi kavganın başladığı bildirdiğinde bir anda domatesleri ilerimize doğru atmaya başladık. Domatesi yiyen vuruldum diyordu. Domates yememeye özen gösteriyordum. Domatesi yemek istesem, yanımdaki kasalardan alır atarım ağzıma yani diğmi. İnanılmaz bir gündü, herkes domatesi bir şekilde bir yerine yiyordu. Domatesi yerken bir yandan da gülüyorduk. Çok eğleniyorduk. Üstümüz başımız domates olmuştu. Saçlarımız kıpkırmızı olmuş, başımızdan aşağıya domates suları akıyordu. Salça adamlar olmuştuk adeta. Kasa kasa domatesler bitmiş, herkes mahallerine dağılmıştı. Evlerimizin önüne geldiğimizde kendimize şu soruyu sorduk : İyi de bu halde nasıl eve girecektik? Üstüm başım mahvolmuş bunun ötesinde çok fena domates kokuyordum. Kendi kokumu alıyordum. Kapıyı anahtarla açıp tam eve girecekken annem görmüştü beni. Bu ne hal demişti annem.

Serdo : Halim mi, ya anne ben bugün hal de çalıştım.
Annem : Hangi hal de?
Serdo : Sebze halinde.
Annem : Bak bir de dalga geçiyor, gel bakayım buraya. Annem yutar mı olum. Evin içerisinde annemden kaçarken bir yandan da şunu düşünüyordum...

Daha önceki günlerde futbolcu olacağım diye, çamurlu sahalarda top oynayıp üstüm başım çamurlu bir hal de geldiğim için haklı olarak azarları işitiyordum. O gün dayağı da azarı da işitmeye hazırdım. Çünkü arkadaşlarla tüm gün bayağı bir eğlenmiş ve yıllar boyu birbirimize anlatacağımız, herkesin yaşamayacağı, yıllar sonra birbirimize anlatacağımız bir anımız olmuştu.Domates kavgasından sonra sadece bir şeye özen göstermiştik.
Ne mi yapacaktık?


1 kaç gün domatesli yemeklerden uzak duracaktık.

Sevgi ve saygılarımla.
Serdar Pakırel

No comments: